SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TAHARA BAHSİ

<< 233 >>

بَاب فِي الْجُنُبِ يُصَلِّ بِالْقَوْمِ وَهُوَ نَاسٍ

93. Cünub Olduğunu Unutarak Cemaate Namaz Kıldıran (ın Durumu)

 

حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَعِيلَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ زِيَادٍ الْأَعْلَمِ عَنْ الْحَسَنِ عَنْ أَبِي بَكْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَخَلَ فِي صَلَاةِ الْفَجْرِ فَأَوْمَأَ بِيَدِهِ أَنْ مَكَانَكُمْ ثُمَّ جَاءَ وَرَأْسُهُ يَقْطُرُ فَصَلَّى بِهِمْ

 

Ebu Berke (r.a.) den rivayet edildiğine göre; Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) sabah namazına başlamıştı ki, eliyle (cemaate) "Yerinizden ayrılmayın" diye işaret etti (ve evine gitti, biraz) sonra başından sular damlaya damlaya gelip cemaate namaz kıldırdı."

 

 

Diğer tahric: Buhari, vudu'; gusl, mevakît, ezan, temennî; Müslim, hayz, mesacıd; Nesai, mevakît ; Îbn Mace, tahare, İkame; Ahmed b. Hanbel

 

AÇIKLAMA:     "Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in mescide girip mihraba geçtikten sonra abdestsiz olduğunu namaza başlamadan mı, yoksa başladıktan sonra mı hatırladığına dair bu Hadiste bir açıklık yoktur" denmesine rağmen "dehale" "namaza girdi" kelimesi ile diğer bir rivayette de "kebbere" "iftitah tekbirini aldı" kelimesi görülmektedir. Bu yüzden bazı alimler namaza girdiğini iddia ederken, bazıları da hadisin diğer rivayetindeki "kebbere" "tekbir aldı" fiilinin başına bir "erade" fiili takdir ederek "tekbir almak istedi" şeklinde manalandırmışlardır. Bütün bunlar Hadisi tevil açısından zorlamadır.

 

Darekutni'nin Enes'ten İbn Mace'nin de Ebu Hureyre'den rivayet ettiği hadisler, Efendimizin iftitah tekbirini alıp, namaza başladığını bildiriyor. Ebu Davud'un bundan sonra gelecek olan rivayeti de aynı şeye delalet etmektedir.

 

Ebu Davud'un Ebu Hureyre'den rivayet ettiği 235 nolu hadisi, (bu hadisi Buhari, Müslim ve Nesai de rivayet etmişlerdir) ve Müslim'in yine Ebu Hureyre'den rivayet ettiği hadis, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in namaza başlamadığına işaret ediyor.

 

 

Ulema bu hadislerin, arasını birleştirmek için şu görüşleri ileri sürmüşlerdir:

 

1. Olay tekerrür etmiştir. Efendimiz bunlardan bazılarında namaza başlamış, bazılarında başlamamıştır. Neyevi ve İbn Hibban bu şekilde söylemişler ve Ebu Bekre ile Ebu Hüreyre'nin hadislerinin ayrı ayrı iki vak'a ile alakalı olduğunu ileri sürmüşlerdir.

 

2. Vak'a tektir. Ebu Davud'taki "namaza girdi" cümlesi bir muzaf takdiri ile "namaz yerine girdi" şeklindedir. Yine Ebu Davud'taki 235 nolu hadis ile Buhari'deki "namaz kıldığı yerde durunca" ifadeleri bu te'vili takviye etmektedir. Diğer rivayetlerdeki "tekbir aldı" kelimesi de yukarıda işaret edildiği gibi "tekbir almak istedi" manasına hamledümiştir.

 

3. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) tekbir almış, Ebu Bekre önde olduğu için bunu duymuş ve duyduğu şekliyle, Ebu Hüreyre ise, uzakta olduğu için duymamış ve gördüğü şekliyle nakletmiştir.

 

"İmamın, abdestsiz olduğunu unuttuğu için namazı fasit olsa da cemaatin namazı sahihtir" diyenler bu Hadise dayanmışlardır. Malik ve talebeleri, Şafii, Evzai, Sevri ve Ahmed b. Hanbel'in mezhebleri budur. Esrem, Ebu Sevr, İshak, Hasan el-basri, İbrahim en-Nehai ve Said b. Cübeyr'in de bu görüşte oldukları rivayet edilmiştir. Bunlar Efendimizin ilk anda tekbir aldığını, cemaatin de Resulullah'a tabi olduklarını, Resulullah ayrıldıktan sonra yine namazlarına devam ettiklerini söylerler.

 

Hattabi bu hadisin şerhinde şunları söyler:

 

"Bu hadis delalet etmektedir ki, bir İmam cünüb olduğunu unutup da cemaate namaz kildırsa, cemaat onun halini bilmeseler, namazları sahihtir, iadesi gerekmez. İmam'ın ise, kendi namazını iade etmesi gerekir. Haberin lafzının zahirinden çıkan hüküm budur .Çünkü sahabiler Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile birlikte namaza başlamışlar sonra Efendimiz kendisi gusledinceye kadar cemaatten oldukları gibi beklemelerini istemiş, işi bittikten sonra gelip namazlarını tamamlamıştır. Namazdan, üzerine bina caiz olacak kadar bir cüz sahih olunca diğer cüzleri de sahih olur. İmam'a uymak tamamen ictihadi bir yoldur. Cemaat imamın zahirini bilmekle mükellef tutulmuştur. İç halini ihata emredilmemiştir. Zaten bunu anlamaya gücü yetmez. Zahire göre verdiği hükümde hata etmişse bu onun işini bozmaz. Hakim de aynen böyledir. İçtihadı bir hükümde hata ederse, bu hüküm bozulmaz. Cemaatin, imamın taharetini bilmesine imkan yoktur. Onu bilemediği için de kınanmaz. Bu, Ömer b. el-Hattab (r.a.)'ın görüşüdür ve ona muhalefet eden herhangi biri bilinmemektedir. Şafii'nin mezhebi de budur.

 

"Yine bu hadis, muktedinin, namaza imamdan evvel başlaması halinde namazının batıl olmadığına delildir. Ayrıca, abdestin bozulması halinde bina'nın sahih olduğunu söyleyenler için de hüccettir."

 

Hattabi'nin bu sözlerine Ayni itiraz ederek şunları söylemiştir:

 

"Hattabi'nin "Haberin lafzından çıkan hükmün zahiri, sahabiler Resulullahla beraber namaza başladılar...” sözü merduttur. Çünkü Efendimiz, İbn Hıbban'ın Sahih'inde de belirttiği gibi cemaata namazı (evvelki tekbirle değil) yeni bir tekbirle kıldırmıştır. Sahih-i Müslim'deki "Resulullah aleyhisselam tekbir almadan önce ayrıldı" ifadeleri de bunu göstermektedir."

 

"Namazın bir cüz'ü sahih olunca diğer cüz'leri de sahih olur." sözü de aynı şekilde merduttur. Biz, bu cüz'ün sahih olduğunu kabul etmiyoruz. Çünkü  -Resulullah'm önceden başladığı kabul edildiği takdirde-  Efendimiz yerine birini geçirmeden imametten ayrıldığı için bu cüz batıl olmuştur. Baş tarafı fasit (bozuk) olunca üzerine bina da fasit olur. Çünkü fasid'in üzerine bina kılınan şey de fasittir. Ayrıca, sahih veya fasit olma yönünden namaz parçalanmaz. Doğrusu, yukarıda da söylediğimiz gibi Efendimizin yeni bir tekbirle başlamış olmasıdır.

 

"Hz. Ömer'in görüşü budur ve ona muhalif biri de bilinmemektedir" sözüne gelince, bu doğru değildir. Çünkü Darekutni'nin Sünen'inde, Amr b. Halid, Habib b. Ebi Sabit, Asım b. Hamza ve Hz. Ali senediyle yaptığı rivayette Hz. Ali cemaate cünup olarak namaz kıldırmış sonra kendisi namazını iade etmiş, o cemaate de iade etmelerini emretmiştir. Abdürrezzak da Taberani'nin naklettiği bu hadiseyi ve şunu rivayet etmiştir: Ebu Ümame'den rivayet edildiğine göre, Hz. Ömer (r.a.) cemaate cünup olarak namaz kıldırmış ve namazını iade etmiş, cemaate ise iade ettirmemiş. Bunun üzerine Hz. Ali, "Seninle birlikte namaz kılanların da namazlarını iade etmeleri gerekirdi" demiş, cemaat de Hz. Ali'nin sözüne dönmüştür. Kasım, "İbn Mes'ud da Hz. Ali'nin görüşündedir" der.

 

"Hadiste, imamdan önce tekbir aldıkları takdirde cemaatin namazının batıl olmadığına işaret vardır." sözü de merduttur (reddedilmiştir). Çünkü hadiste buna işaret yoktur. Zira Efendimiz, ya tekbir almadan yıkanmaya gitmiştir (ki sahih olan da budur) ya da onların zannettiği gibi tekbir aldıktan sonra gitmiştir. Tekbir almadan gitti ise, ne imam'dan ne de cemaatten tekbir alan olmamıştır. Tekbir aldıktan sonra gitti ise, cemaat, Efendimizin yeniden aldığı tekbir ile namaza girmişlerdir. Üstelik Şafii imamdan önce tekbir alanın namazının batıl olduğunu söylemiştir."

 

Ebu Hanife, Şa'bi ve Hammad b. Ebi Süleyman, namaza başladıktan sonra imamın abdestsiz olduğu meydana çıkması halinde, cemaatin namazının fasid olduğu görüşündedirler. Bunlar, İmam Ahmed'in Ebu Hureyre'den merfu'an rivayet ettiği "İmam, koruyucu ve gözeticidir" (yani cemaatin namazının sıhhati imam'ın namazının sıhhatine bağlıdır) Hadisine dayanmışlardır. Aynı hadisi Taberani de Ebu Umame'den rivayet etmiştir. Bu görüş sahiblerine göre, imam'ın namazı cemaatin namazını da şamil ve mutazammmdır. Cemaatin namazının sıhhati imam'ın namazının sıhhatine, fesadı da onun namazının fesadına bağlıdır. Bu durumlarda imam cünup olduğu için tahrimesi (iftitah tekbiri) sahih olmaz. Tahrime olmadığı için de imamın namazı fasit olduğuna göre cemaatin namazı da fasittir. Zira Efendimiz: "İmam'ın namazı fasit olunca, mukiedinin namazı da fasit olur" buyurmuştur. Darekutni'nin Said b. Müseyyeb'ten Resulüllah'ın cünupken namaz kıldırıp hem kendisinin hem de cemaatin namazını iade ettiklerine dair haber ve Hz. Ali'nin aynısını yaptığına dair olan haber de bu görüş sahiplerini takviye etmektedir. Bu görüş Hanefi mezhebinin benimsediği görüştür.

 

Olayın temeli İmam'ın cünuplüğünü unutarak namaza yaklaşması veya durmasıdır, imam cünup ve abdestsiz olduğunu bilerek namaza durursa iman açısından imamın durumu tehlikelidir. Böyle kişilerin namaza durması değil, camiye girmesi dahi yasaktır. Bir önceki hadiste bunun hükmü geçmişti, oraya bakılabilir.